Ünlü bir markette naylon poşetlere doldurulmuş, üzerinde marka ve firma adı bulunmayan fındık ve Siirt fıstığı görüyoruz…
Fındık kuru yemişçilerde 600 – 800 lira arasında satılıyor.
Bu markette ise kilosu 400 lira…
Siirt fıstığı da aynen öyle, piyasanın yarı fiyatına…
Peki biz bu ürünlerin ihracattan dönen sağlığa aykırı ürünler olup olmadığını nereden bileceğiz?
Bilmemiz çok zor…
Mevcut mekanizmayı Gıda Mühendisi Bülent Şık şöyle anlatıyor…
1. İhracattan geri dönen ürünlerle ilgili bilgiler bir internet portalı olan Gıda Güvenliği Bilgi Sistemi’ne (GGBS) giriliyor. Ancak GBGS sistemi vatandaş erişimine açık değil. Üçüncü kişiler girip inceleme yapamıyor. Arıza bu noktadan başlıyor.
2. İade ürün ülkemiz gümrüğüne geldiğinde ihracatçı firma Tarım Bakanlığı’na yazılı bir başvuru yaparak inceleme istiyor. Ürünün neden iade edildiğini bakanlığa bizzat firma bildiriyor. İnceleme o bildirim üzerinden yapılıyor. Eğer mal sahibi farklı bir iade gerekçesi göstermişse ürün rahatça denetimden geçip piyasaya giriyor.
Geri gönderen ülkeden iade gerekçesinin talep edilmesi gerekir, bu yapılmıyor.
Sonuçta, 1) İhracattan dönen ürün kamunun denetimi dışında kalıyor, 2) Sadece ihracatçının beyanı doğrultusunda inceleme yapılması sakıncalı ürünün piyasaya girmesini kolaylaştırılıyor…
Bu alanda yeni yasaya ihtiyaç var…
PARRA!
Millette para yok, çoğunluk aç yatıyor falan diyorsunuz ama bakın öte yandan kafeler, lokantalar dolu, akaryakıta her gün zam geldiği halde trafikte azalma yok… Buna ne dersiniz?
Aramızda böyle düşünen ve konuşanlar çok malum…
Durumun izahı mı?
TÜİK rakamlarına göre ülkemizde milli gelirin yüzde 49’unu yani yarısını halkın yüzde 20’si paylaşıyor…
85 milyonluk ülkede yüzde 20 eder 17 milyon kişi…
Bu kesimde adam başı yıllık gelir 30 bin doları aşıyor…
17 milyon varlıklı kişi elbette kafeleri de doldurur, trafiği de kilitler…
Kafe ve lokanta masalarının doluluğuna bakarak sosyo-ekonomik analiz yapılmaz.
HAKEM
Bir maç sonrası Ankaragücü Başkanı tarafından yumruklanan hakem Halil Umut Meler’in, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda (EURO 2024) görev alacağı UEFA tarafından açıklandı.
UEFA Hakem Kurulu Başkanı Roberto Rosetti şunları söyledi:
“UEFA EURO 2024, Avrupa’nın en iyi milli takımlarının mücadele ettiği zirvesidir ve bu nedenle bu maçları yönetecek en iyi hakemleri seçtik. Seçilen hakemlerin tümü, UEFA’nın en önemli müsabakalarında ve aynı zamanda kendi yerel müsabakalarında tutarlı bir şekilde en yüksek standartlarda performans sergiledi. Bu konuma gelmek için olağanüstü iyi hazırlandılar ve final turnuvasında kalitelerini göstereceklerine olan güvenimiz tam.”
Bizim hakemlere güvenmeyenlere de mesaj var bu sözlerde…
SİKKE2
Marmaray kazılarında bulunan altın sikkelerin ne olduğu konusunda meraklı soruları dile getirmiş, Kültür Bakanlığı’nın bir açıklama yapması gerektiğini kaydetmiştik.
Kültür Bakanlığı gönderdiği açıklamada merakları şöyle giderdi:
“Marmaray kazılarında bulunan eserlerin tamamı İstanbul Arkeoloji Müzeleri envanterine girdi; eserlerin bir bölümü, müzenin yeni teşhir standına konuldu. Kazıda bulunan altın mücevherler de aynı şekilde müzenin hazine salonunda teşhirde yer alıyor. Mekansal zorunluklar nedeniyle sergide yer alamayan eserler ise depolarda muhafaza edilmekte. Sikkeler, İslami ve Gayri İslami olarak ayrılmış olarak ayrı ilgili personel zimmetinde ve depolardadır.”
YAZARIN GÖREVİ
Bir internet sitesinde güzel yazılarını okuduğumuz yazar kalemi bırakmış…
Yakınlarına “Bu ülkede yazmakla hiçbir şey değişmiyor, boşuna yazmak istemiyorum”, demiş…
Kendisine yazarın sorumluluğuna ilişkin Aziz Nesin’in şu satırlarını gönderiyoruz:
“Çağımızda yalnız kendi ülkemizde değil, dünyanın her yerindeki kötülüklerden sorumluyuz.
Ne demek sorumluyuz?
Kötü giden şeyleri değiştirmek zorundayız.
Evet yazar değiştiremez. Yani yazın yoluyla hiçbir şey değişmez.
Ama insanlara değiştirme isteği ve özlemi verir.
Ve yazarın sorumluluğu budur. Çağındaki bütün kötü şeyleri tarihin ileri doğru gidişine göre düzeltmeye çalışan insandır yazar. Bunun için sorumludur.”